Here is the website inspired me to use
it as a guide when I tried to define
myself as an engineer candidate a few
years ago. It really helped me to work
and study feeling in confidence with
being on the right way. I suggest this
website to whom it may direct her/his
to find the right career path. It
includes many articles varies from
real life experiences to detailed
software engineering issues. But the
most dignified parts for me are the
articles in general and career titles.
Geçenlerde dört yaşındaki oğlum Kerem ile oynarken kendisine "kedilerin karanlıkta daha iyi gördüklerini" söyledim. Oğlum da bana "Nereden biliyorsun?" dedi.
Donakaldım! Nereden bilebilecektim ki! Ben hiç kedi gözü ile dünya'ya bakmamıştım ve bakan birisine de rastlamamıştım. Sadece bana öyle öğretilmişti ve bende daha önce birçok şeyde olduğu gibi öğretilenlerin doğru olduğunu pek araştırma ihtiyacı hissetmeden kabul etmiştim.
Peki, ya gerçekten kediler karanlıkta daha iyi görmüyorlarsa veya bana öğretildiği zaman görüyorlardı da artık şu an bu özellikleri kalmadıysa.
Bize hep bir şeyler söylendi ve bizler de peşinen kabul ettik, uyguladık. Tıpkı üretim operasyonlarında olduğu gibi,
"Makine boş durmasın, çalışsın, üret." dediler; hep ürettik ve stokları şişirdik.
Proseste problem olduğu zaman, "sakın makineyi durdurma, hataları sonra düzeltiriz, şimdi üretim yapmalıyız." dediler; hep ürettik ve hatalı ürünleri çöpe attık.
"Bu müşteri çok önemli; sakın üretimde hata olmasın." dediler; kaliteyi hat sonuna koyduğumuz personel ile sağlamaya çalıştık, ama yinede hatasız ürün gönderemedik. "Eğitime ayıracak bütçe yok." dediler; eğitime, gelişime yeterince önem vermedik, çalışanlarımızın kapasitelerinden faydalanamadık ve umutsuz, hedefsiz insanlar topluluğu oluşturduk.
"Finansal göstergelerimiz iyi, genel toplamda karlıyız." dediler; detaylara ulaşamadık, hangi müşteriden kar, hangisinden zarar ettiğimizi anlayamadık.
Hep denilenleri yaptık ancak yinede istediğimiz sonucu alamadık, verimli olamadık. Çünkü araştırmadık, gelişmeleri takip etmedik ve yeniliklere açık olmadık.
Dünya Genelinde İnsanları Üç gruba Ayırıyorlar
Birinci grup: Oldukça azınlık ve küçük bir topluluktur. Tüm gelişmeleri, yenilikleri onlar yapıyor. Hayatımıza giren ve bize fayda sağlayan her yeni sistemde, teknolojide onların imzası bulunuyor.
İkinci grup: Birinci gruptan biraz daha geniş bir topluluk ki her ne kadar gelişmelere yön vermeseler de en azından teknolojiyi, gelişmeleri sürekli takip ediyor, sorguluyor, daha önceleri yaptıklarını yeni sistemler ile kıyaslıyor ve iyi olanı uygulamaya çalışıyor.
Üçüncü grup: Birinci ve ikinci grup ile kıyaslanamayacak ölçüde muazzam bir kalabalığın oluşturduğu topluluk. Ne Dünya'da olan bitenden haberleri var nede gelişmeleri takip ediyorlar. Sadece onlara ne öğretilmiş ise onunla yetiniyorlar.
Biz Acaba Hangi Gruba Aidiz?
Global ekonomik krizin etkileri kolay geçecek gibi gözükmüyor. Hatta bazı uzmanlar artık hiç bir şeyin eskisi gibi olamayacağını ve bu şekilde yaşamaya kendimizi hazırlamamız gerektiğini bile belirtiyorlar. En geçmişin tükenmeyecek sandığımız kaynak bolluklarından yakın geçmişin kısıtlı kaynak imkânlarına ve buradan da geleceğin olmayan kaynak yokluğuna doğru yol aldığımız şu dönemde tüm işletmelerin en öncelikli konusu kaynakların daha etkin kullanılması yani Verimli olabilmek.
Özetle; daha çoğu daha az ile yapabilmek. (more and more with less and less)
Peki, nedir acaba verimliliğin şifresi?
Verimli olabilmek için neleri yapmak ve neleri yapmamak gerekiyor?
Bu soruların cevabını bulabilmek için öncelikle içinde bulunduğumuz üçüncü gruptan araştırma yapan, sorgulayan ve yeniliklere açık olan ikinci gruba doğru geçiş yapmalıyız.
İkinci gruba geçtik. Artık araştırıyoruz, sorguluyoruz ve bize öğretilenler ile yeni gördüklerimizi kıyaslıyoruz. Kimler neler yapmışlar, nasıl gelişmişler ve nasıl mükemmel bir üretici (World Class Manufacturer) olmuşlar, bunları incelediğimizde yaptığımız birçok şeyin doğru olmadığını, yaptıklarımızı aslında yapmamamız gerektiğini ve bunların verimsizliğimizin en önemli sebepleri olduğunu öğreniyoruz. Bize öğretilmeyen çekme sistemini, üretimde akışın sağlanması gerekliliğini, duruş kültürünü, sürekli iyileştirme felsefesini ve daha birçok aslında yeni olmayan ve uzun yıllardır var olan şeyleri yeni öğreniyoruz.
Evet, artık biliyoruz. Verimliliğin şifresi yalın olmak…
Bir başka ifade ile "Yalın düşünmek, yalın üretmek ve yalın insanlar yetiştirmek".
Tıpkı Toyota'nın yıllar önce yapmaya başladığı ve halen devam ettirdiği gibi.
Üreticiler olarak "World Class Manufacturer" olma yolunda alınacak epey bir yolumuz var. Yapmakta olduğumuz çalışmalardan edindiğimiz deneyimler bize nerede olmamamız veya neleri yapmamamız gerektiğini son derece net bir şekilde göstermektedir.
Sadece kendi sektöründe değil "genel proses endüstrisinde" örnek gösterilen bir fabrika olabilmek kanımca doğru stratejiler ile beraber doğru adımların atılması halinde uzak bir hedef değildir.
Bunun için;
Operasyonel süreçler ve prosedürler mükemmel tasarlanmalıdır. (World Class Operating System and procedures in all plants)
Çalışanlar için gelişim programları uygulanmalıdır.(Development program for our employees - Skilled & Educated People)
Performansa dayalı yönetim modeliniz olmalıdır.(Performance based management System -Management by objectives)
Ancak bu sayede hem biz hem de ülkemiz kazanabilir.